Periodontoloji
Dişleri çevreleyen sert ve yumuşak dokuların yapısını inceleyen, bu dokuları etkileyen hastalıkları teşhis edip, tedavilerini uygulayan ve sonrasında da kazanılan sağlığın idamesini sağlayan diş hekimliği dalıdır. Dişeti hastalığı (Periodontitis) erken dönemde gingivitis olarak adlandırılır.
Dişeti hastalığının belirtileri:
-
Diş etlerinin kanaması,
-
Koyu kırmızı veya mor renkli diş eti
-
Şiş ve hassas diş etleri,
-
Dişlerden kolay ayrılabilen diş etleri,
-
Dişler ve diş etleri arasında iltihabi akıntı,
-
Sallanan ve giderek birbirinden uzaklaşan dişler,
-
Sürekli kötü ağız kokusudur.
Dişeti hastalığı(Periodontitis), erken dönemde teşhis ve tedavi edilirse eski sağlığına döndürülebilir. Bazen sadece daha iyi bir ağız bakımı ve profesyonel diş taşı temizliği tedavi için yeterli olabilir. Dişeti hastalığının derecesine göre yapılacak tedavinin şekli ve aşamaları da değişiklik gösterebilir. Diş taşı temizliğinin yanı sıra küretaj ve kök yüzeyi düzleştirilmesi işlemi önerilebilir. Özel dental aletler kullanılarak plak ve diş taşları dişeti cebinden uzaklaştırılır. Bu tedavinin yeterli olmadığı durumlarda dişeti operasyonları da yapılmaktadır. Dişeti hastalıkları kendi kendine, antibiyotik, gargara, vitamin gibi tedavilerle iyileşmez. Mutlaka bir diş hekimi veya dişeti uzmanı tarafından tedavi edilmesi gerekir.
Her hastalıkta olduğu gibi dişeti hastalıklarının da erken dönemde teşhis ve tedavi edilmesi, hem dişleri hemde dişeti sağlığını koruyacaktır. Bu hastalıklar tedavi edilmediğinde, diş kaybı ile sonuçlanabilmektedir. Genellikle herhangi bir ağrı ile seyretmediğinden, halen çağımızda görülen en sık diş kaybetme nedenlerinden biridir. Dişeti hastalığını önlemek için en az günde iki kere doğru diş fırçalama, en az bir kere diş ipi kullanımı, altı ayda bir düzenli diş hekimi ziyareti gerekmektedir.
Yeterli ve düzenli ağız hijyeni yoksa, dişlerin ve dişetlerinin ortak düşmanı olan bakteri plağı oluşur.Bu bakteri plağı dişler üzerinde birikerek diş çürüklerine ve dişeti hastalıklarına yol açan yapışkan ve renksiz bir mikrop tabakasıdır.
Dişlerde çapraşıklık,
Ağızdan solunum ve ağız kuruluğu gibi faktörler
Çürük dişler,
Kötü ve kalitesiz yapılmış dolgular ve protezler,
mikrobiyal dental plak birikimini arttırırlar. Bakteri plağı başlangıçta yumuşaktır ve hasta tarafından fırçalama ile kolaylıkla temizlenebilir, eğer temizlenmez ve birikirse tükürükten gelen kalsiyum ve fosfat iyonlarının etkisiyle sertleşerek diş taşları meydana gelir. Diş taşları, dişeti hastalığına esas neden olan bakteri plağının dişler üzerinde daha rahat birikmesine neden olur. Oluşan diştaşları ancak hekim tarafından el aletleri veya ultrasonik temizleyiciler ile uzaklaştırılabilir. Diş taşlarını temizletmek zararlı değil ,diş ve dişetleri için gerekli bir işlemdir.
Dişeti hastalıkları (periodontal hastalık), dişi çevreleyen ve destekleyen dokuları etkileyen bir enfeksiyon hastalığı olup , tüm yaş gruplarında görülebilir. Ancak yetişkinlerde çok daha sıklıkla görülür. Hiç çürüğü olmayan dişler bile bu hastalık nedeniyle kaybedilebilir. Genellikle ağrısız seyrettiği için belirtileri hasta tarafından zor fark edilir ve çoğu vakada hekime geç müracaat edilir.
Gingivitis
Dişeti hastalığının başlangıcı gingivitistir. Bu hastalık dişetinin kızarmasına, şişmesine,ayrıca diş fırçalarken ve diş ipi kullanımı sırasında kanamalara sebep olur. Sağlıklı dişeti gülkurusu pembe renkte, diş üzerine sıkıca yapışık ve bıçak sırtı gibi keskin sonlanan yapıdadır.
Periodontitis
Gingivitis diş hekimin tedavisi ve iyi bir ağız bakımı ile tam olarak iyileşir. Ancak, hastalık tedavi edilmezse uzun bir süreç içinde “periodontitis” adı verilen daha ileri forma dönüşür. Bu hastalıkta, dişin kökünü çene kemiğine bağlayan lifler erir, böylece dişeti ile diş arasında “cep” adı verilen boşluk oluşur. Cep içinde daha fazla bakteri, bakteri toksinleri ve yiyecek artıkları birikir, böylece enfeksiyon derin dokulara yayılarak dişi destekleyen kemikte de erime meydana gelir ve dişler kaybedilir. Yapılan araştırmalar yetişkin nüfusta diş kaybının nedenleri arasında %60-70 oranı ile periodontal hastalıkların ilk sırada geldiğini ortaya koymaktadır. Periodontitis başlangıçta gözle görülebilir semptomları olmadan da gelişebilir. O nedenle diş hekimine düzenli olarak muayene olmak hastalığın erken teşhisi için çok önemlidir.
Periodontitisin sıkça görülen belirtileri; kırmızı, şiş diş etleri, dişeti çekilmesi/büyümesi, dişetlerinin hassaslaşması, dişeti kanaması, açığa çıkan kök yüzeylerinde oluşan hassasiyet, diş kökünde çürümeler, diş ve dişeti arasından gelen iltihap, dişlerde aralanma, uzama, dönme, sallanma, abse oluşumu, ağız kokusu ve diş kaybı olarak sıralanabilir. Başlangıç ve orta düzeydeki periodontitis cerrahi olmayan yöntemlerle tedavi edilirken, ileri düzeydeki periodontitis ilave cerrahi yöntemlerle tedavi edilir.
Son yıllardaki çalışmalar dişeti hastalığı olan bireylerde bazı sistemik hastalıkların gelişme riskinin arttığını göstermiştir. Dişeti iltihabı ile diabet, kalp-damar hastalıkları ve bazı solunum sistemi hastalıkları arasında ilişki görülmektedir.
Periodontal tedavi sonrası, hastaların düzenli olarak diş hekimi tarafından muayene edilmesi, plak kontrolü ve yeni diş taşı birikimlerinin ortamdan uzaklaştırılması gereklidir. Fakat unutmamak gerekir ki; periodontal tedavi ile elde edilenlerin sürdürülmesi için hiçbir işlem kişinin günlük ağız bakımı işlemlerini etkin bir şekilde uygulamasından daha yararlı olamaz. Ancak ideal bakıma rağmen bazı vakalarda periodontal yıkımın sürdüğü gözlenmektedir. Geleneksel tedavilere cevap vermeyen bu vakalarda, ek olarak antibiyotik tedavisi ile olumlu yanıt alınmaktadır. Ayrıca, cerrahi tedavi sonrası ve periodontal tedavi sırasında ağızdaki mikroorganizmaların kan yoluyla vücuda yayılması riskine karşı; kontrol altına alınmamış diabet, endokardit, organ transplantasyonu, koroner bypass, kalp kapakçığı değişimi geçirmiş hastalarda ve diğer risk gruplarında koruyucu amaçla antibiyotikler kullanılabilinir. Bununla birlikte gingivitis ve periodontitis vakalarının büyük çoğunluğunda antibiyotik kullanımı gerekli değildir. Gereksiz ve yanlış sistemik antibiotik kullanımı çok ciddi bakteri direnci oluşumuna neden olarak birey ve toplum için tehlike yaratmaktadır.
Dişeti Çekilmeleri
Dişeti çekilmesi üzerine değişik faktörlerin etkisinin oluğu bildirilmiştir. Bunlar; temel olarak yapısal faktörler, iritan faktörler ve dişeti iltihabı ve periodontal hastalıklar olarak sıralanabilir. Uzun kas ataşmanları, diş köklerinin morfolojisi, uygunsuz diş kapanışları, dişlerin diş arkı dışında yer alması gibi yapısal faktörlerin yanı sıra travma, yanlış diş fırçalama, fırçalama süresi ve sıklığı, anormal ortodontik kuvvetler, bakteri plağı ve diş taşı, kötü alışkanlıklar (diş aralarına sık sık kürdan, toplu iğne gibi yabancı cisimler sokulması, tırnak yeme, kalem ısırma vb.), hatalı dolgu ve protezler gibi iritan faktörler de dişeti çekilmesine neden olur.
Dişeti çekilmesi bulunan bireylerde çekilmelere bağlı olarak çeşitli şikâyetler görülebilir. Bunlar,
-
Kök/diş hassasiyeti
-
Kök çürükleri
-
Estetik problemler
-
Dişi kaybetme korkusu
-
Pulpa hastalıkları
Dişeti çekilmelerinin sonucunda dişlerin klinik kron boyları artar. Özellikle ön bölgede hastalar dişlerini uzamış gibi hissederler ve estetik sorunlar ortaya çıkar. Çoğu birey için bu durum aşırı hassasiyet ve kök çürüklerinden daha önemlidir.
Dişeti çekilmelerinin tedavisinde etkene yönelik tedavi yapılmalıdır, daha sonra eğer gerekli ise çeşitli cerrahi yöntemlere başvurarak dişeti çekilmesi kapatılabilir. Örneğin; çekilme hatalı ve sert fırçalama ya da çeşitli alışkanlıklara bağlı olarak geliştiğinde öncelikle bu faktörler ortadan kaldırılmalıdır, ya da etken periodontal hastalık ise hastalık kontrol altına alınmalı ve ilerlemesi engellenmelidir. İleri derecede problemli ve cerrahi olarak tedavi edilemeyen durumlarda dolgu, kron gibi restoratif işlemlere başvurulabilinir.
DİŞETİ HASTALIĞI OLUŞMASINA NEDEN OLAN ETKENLER
Periodontal hastalıkların ana nedeni bakteri plağı olmakla beraber, sigara, , stres ,sistemik hastalıklar, ilaçlar ve beslenme gibi diğer unsurlar da dişeti sağlığını etkileyebilir.Diş tedavisine başlamadan önce bu tür durumları hekiminizi mutlaka bilgilendirmelisiniz.
Sigara
Sigara bilinen genel zararlarının yanında periodontal hastalık görülme riskini de arttırmaktadır.Yapılan çalışmalarda sigara içenlerde içmeyenlere oranla daha fazla diş taşı oluştuğu, sigara içenlerin daha derin ceplere sahip oldukları ve kemik ve dişi destekleyen dokularda daha fazla kayıpları olduğu gösterilmiştir. Ayrıca sigaranın içerisindeki kimyasal maddelerden ve ısı etkisinden dolayı birçok olguda dişeti iltihabı belirtileri maskelenmektedir. Bu nedenle gerçekte iltihaplı olan dişeti kanamadığı için hasta çoğu zaman periodontal hastalığın ve diğer sorunların farkında değildir.
İlaçlar
Bazı ilaçlar dişetinde özel değişiklikler meydana getirerek ve ağız içi diğer dokuları etkileyerek ağız sağlığı üzerinde olumsuz etki gösterirler. Bunlar; doğum kontrol hapları, antidepresanlar, bazı tansiyon-kalp ilaçları, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar, sara tedavisinde kullanılan ilaçlar, doğum kontrol ilaçları, astım tedavisinde kullanılan ve kortizon içeren sprey formundaki bazı ilaçlar, dişetinde lokal iritanlara karşı abartılı bir cevap ortaya çıkar. Böyle bir durumda diş hekimi ve tıp doktoru konsültasyon yapmalıdır.
Bazı özel dönemlerde ( Ergenlik, Hamilelik ve Menapoz dönemlerinde ) hormonlarda meydana gelen değişimlerden dolayı dişeti dokusunda da etkilenmeler meydana gelir. Bu nedenle, bu dönemlerde bakteri plağını kontrol altında tutabilmek için günlük diş fırçalama ve diş ipi kullanımına ekstra özen göstermek çok büyük önem taşır.
Sistemik Hastalıklar
Diabet gibi bazı sistemik hastalıklar ve bağışıklık sistemini etkileyen hastalıklar da periodontitisin şiddetini ve tedaviye verdiği yanıtı etkiler. Lösemi, AIDS gibi vücudun savunma sistemini etkileyen hastalıklar dişetlerinin durumunu daha kötü bir hale getirebilir. Kişilerin enfeksiyona çok açık olduğu durumlarda dişeti hastalığı genellikle çok daha şiddetlidir ve kontrol altına alınması daha güçtür.
Diabet
Diabet, insulin hormonunun yokluğu, yetersizliği veya etkisizliği nedeniyle, hiperglisemi ile birlikte özel komplikasyonlara da yol açan bir hastalıktır. Diabetik hastalarda ağızda görülen en tipik değişiklik tükürük akış hızı ya da miktarında belirgin farklılık yaratmayacak ölçüde ortaya çıkan ağız kuruluğudur. Kontrolsüz diabetiklerin ağızlarında kuruluk, yanma, tat duyu organı dil papillalarında kayıplar oluşabilir. Ayrıca diabetiklerde kan şekeri yükseldiğinde dişeti oluklarındaki glukoz miktarı da iki misli artar. Böylece ağızdaki tükürük bezlerinde ve dişetinde glukozun artmasıyla ağızda yaşayan bakteri florası da olumsuz etkilenir. Diabetli hastalarda enfeksiyon gelişme riski yüksektir. Bu nedenle diabetlilerde periodontal hastalıklar daha kolay gelişebilir ve daha şiddetli yıkıma yol açabilir. Özellikle kontrol altında olmayan diabette periodontal hastalığın şiddeti ve doku yıkımı daha da artmaktadır. Periodontal hastalığı olan bireylerde diabetin alveoler kemik yıkımı hızlandıran ve şiddetlendiren bir etken olduğu gösterilmiştir.
Diabetiklerde ağız bakımı normal şartlarda olması gerekenden daha fazla olmalıdır. Diabetik hastaların ağız-diş bakımlarına özen göstermelerinin yanı sıra düzenli diş hekimi kontrolünde olmaları gerekir. Ağızda bir sorun ya da çok sayıda çürük dişler mevcutsa bu durum enfeksiyon odağı yaratarak kan şekerini yükseltebilir. Şiddetli ve yaygın ağız-diş sorunları bulunan diabetin kontrol ve düzenlenmesinde güçlüklerle karşılaşılabilinir.
Stres
Stresin periodontal hastalık açısından da bir risk faktörü olduğu yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur. Bu çalışmalar stresin enfeksiyonlarla mücadeleyi zorlaştırdığını ve periodontal hastalığa yatkınlığı arttırdığını göstermiştir.
Yetersiz beslenme
Yetersiz ve kötü beslenme vücudun bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkileyerek enfeksiyonlarla mücadelesini zorlaştırır. Periodontal hastalıklar da ciddi enfeksiyonlardır, yetersiz beslenme durumunda dişeti iltihabının şiddeti artabilmektedir.
AĞIZ KOKUSU
Nefeste oluşan kötü koku genel olarak kötü ağız hijyeni veya ilerlemiş bir dişeti hastalığı, çürükler, yarı gömülü yirmi yaş dişleri gibi ağızdaki bir hastalığa bağlı olsa da teşhis ve tedavi gerektiren ciddi bir sistemik hastalığa da bağlı olabilir. Ancak sıklıkla ağız içi kaynaklıdır. Tedavi altta yatan sebebe yönelik olmalıdır.
Ağız kokusu toplumun büyük kesimini etkilemekte ve etkilenen kişilerde önemli sosyal ve psikolojik sıkıntılara neden olmaktadır. Sebepleri arasında şunlar sayılabilir:
• Kötü ağız hijyeni veya ilerlemiş dişeti hastalığı, çürükler gibi dental problemler,
• Birçok gıda ve içecekler özellikle sarımsak ve soğan geçici ağız kokusu yapabilir,
• Sigara ve bazen içki ile ağız kuruluğuna yol açan antikolinerjikler, antidepresanlar, diüretikler, antiparkinson ve kemoterapötik ajanlar,
• Şeker hastalığı, mide problemleri, karaciğer hastalıkları, boğaz enfeksiyonları, sinüzit gibi birçok sistemik hastalık,
• Hatalı restorasyonlar (taşkın restorasyonlar, sızdıran kronlar) ve gıda birikim alanları
• Birçok vitamin ve mineral eksikliği örneğin A vitamini, B12 vitamini, demir veya çinko eksikliği ağızda kurumayla birlikte mukozada fissürleşmeye yol açar ki bu da gıda ve doku artıklarının tutunmasına dolayısıyla halitozise katkıda bulunur.
Tedavisi; oral hijyen eğitimi ile birlikte profesyonel ağız temizliği ve özellikle periodontal hastalıkların tedavisi ve gerekiyorsa tıp doktoru veya uzman hekime hastanın sevki şeklindedir.
DİŞTAŞI TEMİZLİĞİ
Diş taşı temizliği ağrılı bir işlem midir?
Diş taşı temizliği sırasında genellikle ağrı olmaz. Diş taşı temizliği, diş hekimliğinde uygulanan en basit ve ağrısız tedavilerden biridir. Genellikle bir lokal anesteziye (uyuşturmaya) gerek duyulmaz. Ancak ağrı eşiği düşük bireylerde ya da şiddetli dişeti çekilmesi olan bireylerde hassasiyeti ortadan kaldırmak için bir lokal anestezi uygulanabilir. Böylece hasta hiçbir sızı duymaz.
Diş taşı temizliği dişlere zarar verir mi?
Hayır. Çünkü diş taşı temizliği işleminde diş dokusu değil, diş yüzeyine ait olmayan oluşumlar (plak, diş taşı) uzaklaştırılır. Ayrıca diş taşı temizliğinde kullanılan el aletleri ya da ultrasonik cihazlar diş yüzeyinde çizilmeye yol açmaz.
Diş taşı temizliği yaptırırken kanama olur mu?
Diş taşı temizliği sırasında çok az miktarda kanama olması doğaldır, çoğu zaman hasta bu durumun farkında bile olmaz. İleri seviyede dişeti hastalığı olan bireylerde kanamanın biraz daha fazla olması beklenmektedir. Ancak cerrahi işlemlerdeki gibi bir kanama olmaz.
Diş taşı temizliği yaptırmasam olur mu?
Diş taşları bütün dişeti hastalıklarının etken faktörüdür. Diş taşı temizliği diş ve diş eti sağlığı açısından yapılması gerekli bir tedavidir. Altı ayda bir diş hekimi kontrolü sayesinde; iyi fırçalayamadığımız alanlarda oluşan diş taşları, hekim tarafından temizlenmiş olur. Bunun da herhangi bir zararı yoktur. Eğer çok sık diş taşı oluşmuyorsa hekiminizin önerdiği aralıklarla diş taşı temizliği yapılmalıdır.
Önce diş taşı temizliği mi yoksa dolgular mı yapılır?
Dolgular, protezler, implantlar vb. diş tedavilerinden önce diş taşı temizliği yapılarak dişeti hastalığının tedavi edilmesi gerekmektedir.
Diş taşı temizliği sonrası tekrar diş taşı oluşur mu?
Dişlerinizi temizlettirdikten sonra hızlı bir şekilde yeniden diş taşı oluştuğunu düşünüyorsanız fırçalama şeklinizi gözden geçirmelisiniz. Diş temizliğinden sonra yeniden diş taşı oluşumunu engellemek sizin elinizdedir. Diş hekiminizin gösterdiği şekilde fırçalayarak ve ara yüz bakımını yaparak istenen ağız sağlığına kavuşursunuz.
Diş taşı temizliği sonrası dişlerimin aralarında boşluklar oluşur mu?
Bazen aşırı diş taşı olan ağızlarda temizlik sonrası büyük boşluklar hissedilebilir veya açığa çıkan kök yüzeyleri hassasiyet oluşturabilir; böyle durumlarda hastalar temizliğin kendilerine zarar verdiğini düşünerek yanlış bir inanışa yönelirler. Oysa böyle vakalar tedaviye geç kalınması nedeniyle oluşur. Unutmayın ki, diş taşı temizliği kozmetik bir iş değil, bir tedavi biçimidir. Diş taşlarının temizlenmemesi dişeti hastalığına, dolayısı ile diş eti çekilmelerine, kötü ağız kokusuna ve uzun vadede dişlerin kendiliklerinden sallanarak dökülmelerine neden olur.